Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Sualtı Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü Başkanı ve Kemer Sualtı Arkeolojisi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Hakan Öniz, 2015 yılında dünyanın en eski ve en büyük antik tersanesinin keşfedildiği Mersin’e bağlı Silifke ilçesindeki Dana Adası’nda yeni keşiflere ulaşıldığını açıkladı. Dana Adası’ndaki tersanede aynı anda 300 gemi yapılabildiğine dair bugüne kadarki çalışmalarında toplam 294 çekek yeri tespit ettiklerini söyleyen Doç. Dr. Öniz, bu büyük gemilerin üretildiği yerin arkasında da filikalar ve sandalların da özel bir konstrüksiyonla yapıldığını gösteren yeni bulgulara ulaştıklarını kaydetti. Öniz’in bu bulguları uluslararası bilimsel bir dergide de makale olarak yayımlandı.
İLK KEŞİFTE 100 ÇEKEK YERİ
2015 yılında Silifke kıyılarında dalış yasakları üzerine bir çalışma gerçekleştirdiklerinden bahseden Doç. Dr. Hakan Öniz, bu çalışma sırasında Dana Adası üzerinde yaklaşık 100’e yakın çekek yeri bulduklarını belirterek, “Bunlar yeni gemi yapımı ya da gemilerin bakımı için denizden karaya kolaylıkla alınabilen rampalar. Arkeolojik dönemlere ait 100 tane rampa bulmak müthiş bir şey aslında. Bulduğumuz zaman çok heyecanlandık. Hemen Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bildirimini yaptık. 2016 yılında bakanlığımızın müsaadeleriyle yine Dana Adası üzerindeki bu 100 rampa hakkında çalışmalara başladık ve 2016-2017 senelerinde yaptığımız çalışmalarda tam 274 gemi rampası tespit ettik. 274 gemi rampası, 274 gemiyi aynı anda yapabileceksiniz demek ve eski çağda bir geminin 6 ayda yapıldığını biliyoruz. Yani bu bağlamda bir sene içerisinde 500-600 savaş gemisinin yapılması Akdeniz’deki tüm dengeleri değiştirebilecek kadar önemliydi. Bunu gördük” dedi.
TARİHİ DEĞİŞTİREN TERSANE
Bakanlığın destekleriyle tespit edilen çekek yeri sayısının 294’e çıktığını söyleyen Doç. Dr. Öniz, tarihi önemini şöyle anlattı:
“Yaklaşık 300 gemi üretebilecek kadar büyük ve tüm altyapısıyla, yalnızca çekek yerleriyle değil, işlikleri, ibadet alanları, güvenlik kuleleri, bir kale yapısı ve buna benzer pek çok arkeolojik alt yapısıyla muhteşem bir tersane ortaya çıkartıldı. Böyle bir tersane Akdeniz’de günümüzden 2500- 3000 sene öncelerinde tarihi değiştiren, denizcilik tarihinde çok büyük adımlar atılan bir şeyi ortaya koyuyor. Bu nedir? Örneğin milattan önce 5’inci yüzyılda Salamis Deniz Savaşları yaşanmıştır. Bu 300 Spartalı filmi gibi pek çok Hollywood filmine konu olan savaşlar, Pire önlerinde Atina’da yaşandı. Bunlar Pers donanmasıyla Atinalıların yani Yunan donanmalarının yaşadığı savaştı. Perslerin kara bazlı bir toplum olduğunu biliyoruz. Bu bağlamda Kilikyalılar başka çareleri olmadığı için denizci olan bir toplum. Çünkü Kilikya bölgesi dağlık, yani Alanya’dan Mersin Mezitli kıyılarına kadar o dönem için çok fazla toprağı olmayan, dağlık, madencilik, belki biraz hayvancılık yapılabilen, ama tarımın asla yapılamayacağı bir bölgeyi oluşturmaktaydı. Dolayısıyla bunlar ulaşımları deniz yoluyla sağlıyorlar. Çok iyi denizciler. Kilikyalıların başka çareleri olmadığı için çok iyi denizci olduklarını biliyoruz. Persleri milattan önce 5’inci yüzyılda mobilize edenler, Kilikyalılar. Pers gemilerinin çoğunluğu yine Kilikya kıyılarında yapıldı. Bizim bugün Kilikya’da belgelediğimiz 300 gemiyi yapabilecekleri bu tersane de Pers gemilerinin büyük bölümünün yapıldığı tersanedir diye düşünüyoruz. Bundan sonrasında Antonius ve Kleopatra’nın gemilerinin yine bu bölgede yapıldığını düşünüyoruz.”
YENİ ALANLAR BULUNDU
Helenistik dönemde meşhur General Antigo’nun bir tersanesinin burada olduğunu, yine Helenistik dönemdeki pek çok deniz savaşında Dana Adası’nda yapılan gemilerin kullanıldığını bildiklerini açıklayan Doç. Dr. Hakan Öniz, “Sonrasında meşhur Kilikya korsanları devreye giriyor. Milattan önce birinci yüzyılda yaklaşık 1000 gemiyle Yunanistan’da 500 yerleşimi yağmalayan, hatta bir dönem Roma İmparatorluğu’na kafa tutan Kilikyalı korsanların gemilerinin çoğunluğunun Dana Adası üzerinde yapıldığını söyleyebiliyoruz. Bununla ilgili arkeolojik kanıtlarımız var. Son olarak yayımlanmış olan makalemiz büyük gemilerin yanı sıra bu gemilerin arkasındaki filikaların, sandalların da özel bir konstrüksiyonla gemilerin arkasında başka bir yerde yapıldığını gösteriyor” diye konuştu.
BULGULAR PALEOLİTİK DÖNEME KADAR UZANIYOR
Dana Adası üzerinde yaptıkları çalışmaların Paleolitik döneme kadar uzandığını da kaydeden Doç. Dr. Öniz, “Yani milattan önce 8-10 binlerde kullanıldığını bildiğimiz taş aletlere kadar Dana üzerinde bulduk. Tabii o dönemde Dana Adası bir tersane değildi. Muhtemelen yeni avcı toplumdan tarım toplumuna geçen insanların kullandığı taş aletler bulduklarımız. Ama özellikle Geç Tunç Çağı’ndan itibaren Dana Adası’nın bir tersane olarak kullanıldığını arkeolojik kanıtlar bize gösteriyor. Bu bağlamda Dana Adası dünyanın en büyük ve en eski dokunulmamış, bozulmamış tersanesi olduğunu bize göstermekte” dedi.
1,5 KİLOMETRELİK KESİNTİSİZ 300 ÇEKEK YERİ
Dana Adası’nın hemen karşısında yer alan Toros Dağları’nda yetişen sedir ağaçlarının gemi yapımında kullanıldığını söyleyen Doç. Dr. Hakan Öniz, “Bu tersaneye sedir ağacı bir-iki saatte gelebilecek kadar yakın, ham madde sorunu hiç yok. Tersanenin güvenli liman olan bir bölgede olduğunu biliyoruz. 1,5 kilometre boyunca kesintisiz yan yana 300 çekek yeri. Bunun en önemli yanı ham madde kaynakları var. Gemiler denizden sıkıntısız bir şekilde yanaşabiliyor. Güvenli, düşman bir güç öyle gelip kolay kolay ada üzerindeki tersaneye saldıramıyor. Bu yüzden milattan önce 7’nci, 6’ncı yüzyıllarda Asurluların Dana Adası’na saldırdıkları, imparatorun anılarında anlatılıyor. Diyor ki, ‘Denizin ortasında bir dağ gibi yükselen Dana Adası var. Orada bize binlerce insan direndi.’ Yani sonuç olarak Dana Adası’nda binlerce insan yaşayabiliyor. Bunlar çoğunluklu olarak askerler, marangozlar ve tersanenin diğer işi şeklinde” ifadelerini kullandı.